Gönderen: cem24d | 26 Kas 2009

KIZI SENEM’İN AĞITI

PİR SULTAN’IN Elif adında bir kızı varmış. Bunu çok severmiş. Sanem adındaki bu kız ağabeği gibi saz çalar, demeler söylermiş. Babası Pir Sultan asıldığında bu ağıtı söylemiş:

7
Dün gece seyrimde coştuydu
Seyrim ağlar ağlar Pir Sultan deyü
Gündüz hayalimde gece düşümde
Düş de ağlar Pir Sultan deyü

Uzundu usuldu dedemin boyu
Yıldız’dır yaylası, Banaz’dır köyü
Yaz bahar ayında bulanır suyu
Sular çağlar çağlar Pir Sultan deyü

Pir Sultan kızıydım ben de Banaz’da
Kanlı yaş akıttım baharda güzde
Dedemi astılar kanlı Sivas’ta
Dar ağacı ağlar ağlar Pir Sultan deyü

Kemendimi attım. Dara dolaştı
Kafirlerin eli kana bulandı
Koyun geldi kuzular meleşti
Koçlar da ağlaşır Pir Sultan deyü

PİR SULTAN ABDAL’ım hey yüce gani
Daim yediğimiz Kudret’in nanı
Hakk’a teslim ettin ol şirin canı
Dostların ağlaşır Pir Sultan deyü

PİR SULTAN’IN BÜLBÜL ÖLDÜRMESİ

<<BİR GÜN Pir Sultan Abdal pirine gitmek üzere yola çıkıyor. Yolda bir su kenarında ağaçlık, çimenlik bir yerde dinleniyor. Üzerindeki dalda kuşlar Hakkın ayetlerini okuyorlarla, amma bunların serdarı olan bülbül hepsinden güzel okuyor. Pir Sultan mest olmuş, bunları dinliyor. Zaman zaman bülbülün gözüne uyku basıyor. Bir defesında, onu dinlemeğe doyamıyan Pir Sultan, uyandırmak için, iki parmağının arasına bir ufak taş koyup, parmağının birini yaylandırarak kuşa atıyor; hikmet-i Hüda taş kuşun başına değiyor. Kuş ölüyor, Pir Sultan’ın dizinin dibine düşüyor. İşte o zaman Pir Sultan çok yanıyor, şu şiiri söylüyor;

8
Her sabah her sabah anka-yi devran
Ne hub dertli dertli ötersin bülbül
Gafildim de bir taş cıktı elimden
Va’den tekmil imiş, yatarsın bülbül

Yumurtan çoğ imiş, zay’dir emeğin
Sana Ha’tan geldi budur dileğim
………………………………………..
Va’den tekmil imiş yatarsınbülbül

Sana senden oldu, hiç bende bilme
Bir taş değme ile düşüp de ölme
Sefil Pir Sultan’ın kusurun bakma
Va’den tekmil imiş yatarsın bülbül

Sonra Pirine gidip başında geçenleri anlatıyor ve Allahın af etmesi için Pirin himmetini diliyor. O zamanlardan beri Alevilerce iki parmağının arasına taş koyup atmak—ki buna fiske derler – günah sayılır

MENKIBELER SÜRÜYOR

ÖĞRETEMEN İbrahim Aslanoğlu, yazdığı mektupta başka söylentiler haber veriyor.

Bundan yirmi bir yıl önce Divriği’inin Ovacık köyünde merhum Aşık Selman’dan dinleyip not ettiğim bir rivayeti kendi ağzından çıktığı gibi aynen aktarıyorum;

Yeni bir asılma nedeni

Pir Sultan kızını çok severmiş, her zaman dizine oturtup okşarmış. Çevresinin geleneğine uymayan sözler söylermiş. Şunun bunun aleyhinde atıp tutarmış. Bu yüzden Sivas’ta Hızır Paşa tarafından astırılmış ve şimdiki Candarma dairesinin bulunduğu yere gömülmüş.

Yerine köpek asılıyor

<<Pir Sultan darağacında iken Hak tarafından bir köpek gönderilmiş. Pir Sultan köpeğin üstüne basıp kendi ipini çözmüş ve yerine köpeği bağlamış. Sabehleyin kalkanlar birde ne görsün? Darda Pir sultan yerine köpek asılı…

Koca aşık İran yolunda

<<Pir SULTAN Şah’a gitmek için İran yolunu tutmuş. Adını değiştirip <<Kanberoğlu>> koymuş. Çamlıbel’e gelince, İstanbul’dan Sivas’a Muhasip kim olduğunu sorunca, Pir Sultan kendini tanıtmış. Fakat, adamcağız inanmamış. Çünkü, geçtiği yollarda Pir Sultan’ın asıldığı ve Sivas’ta ateşlerin yanmadığı söyleniyormuş. Muhasip; <<Eğer sen Pir Sultan isen bana bir nefes oku>> demiş, o da bir nefes okuyup Sivas’ta ateşlerin yanmadığını ve kazan kaynamadığını anlatmış. Arkasında bir nefes daha… Onda da Hızır Paşa’nın köpeğin dübüründen üfürürse ateşlerin yanacağını açıklamaış.

<<Bunun üzerine Muhasip, Sivas’a gidip gördüklerini ve duyduklarını Hızır Paşa’ya anlatmış. Paşa köpeği dardan indirip dübüründen üfürmüş. Birinci üfürüşte dile gelip bağırmış;

<<Pir Sultan>>, ikinci üfürüşte: <<Can sultan>>, üçüncü üfürüşte: <<Yan sultan>> demiş. Bütün ateşler yanmış.

Pir Sultan İran’da

<<Pir Sultan doğruca Şah’ın yanına gitmiş. Ona seyis olmuş. Aradan epeyce zaman geçmiş. Şah’ın Sanem adında çok güzel bir kızı varmış. Kız Kanber2e aşık olmuş. Babasına anlatmış. Fakat, babası: <<Kızım, o büyük adamdır, seninle meşgul olamaz>> diyerek razı olmamış. Lakin kızını kandıramamış. Neticede evlenmişler. Nice yıllar sonra, Pir Sultan memleketini arzulamış. Meseleyi Şah’a açmış. Önce razı olmamışa da sonra ısrarına dayanamayıp izin vermiş. Sanem’le Pir Sultan Sivas’a gelmiş. Çarşıda , pazarda yan yana dolaşırlarmış. Halkın nazar-ı dikkatini celp edecek işler yapmışlar. Vaziyet Hızır Paşa’ya anlatılmış. Paşa onları çağırmış. Kız Paşa’yı görünce, genç ve yakışıklı olan Paşa hoşuna gitmiş. Paşa Kıza: <<Bu adam senin neyin>> diye sorunca kız: <<Benim bir şeyim değil, zorla kaçırdı>> diye yalan söylemiş. Pir Sultan: <<Karımdır>> demişse de kimseyi inandıramamış. Paşa ile kız evlenmişler. Kanber’in de Pir Sultan olduğunu anlatmış. Paşa korkmuş. Pir Sultan’ı tutupöldürtmüş. Ve kanlı öküz postuna sarmış. Ama Paşa, öldüğüne bir türlü inanmamış. <<Bir defe astık, köpek donuna girdi. Şimdi kim bilir ne donuna girer>> Diye günlerce beklemiş. Nihayet yıkayıp gömmek istemişler. Fakat, deri bir türlü açılmamış. <<Bunu ancak Sanem açabilir, sırrına o vakıftır>> demişler. Sanem yanına gidip: <<Açıl Pir Sultan, açıl>> demiş. Deri <<Şak>> diye ortadan ikiye bölünmüş. Yıkayıp gömmüşler. Üstüne taş, kaya yığmışlar. Bir daha da dirilip çıkmamış.>>

PİR SULTAN’IN MUSAHİBİ ALİ BABA

HIZIR PAŞA ile Pir Sultan arasında geçen olaylar sırasında, Hızır Paşa önünde söylediği 4. şiirde adı geçen musahibi Ali Baba’dan söz edildiği ve bu şiire ait 3. notta halk söylentisi olarak <<Banazlıların rivayetine göre Ali Baba Sivas’ta yatıyor. Eskiden bu şehirde onun adını taşıyan bir tekke ile bir mahalle vardır,>> denmiştir.

İ. Aslanoğlu’nun bildirdirdiğine göre; 953/1546 tarihlivakfiyede, büyük büyük bir semte adını veren, Rüstem Paşa Hoca’sı diyede tanınan Ali Baba ile yine 1041/1631 tarihlivakfiyede Ali Baba’nın torunu Sağır Ali Baba adlarına rastlandığı görülmektedir.

Pir Sultan’ın musahibi Ali Baba’nın bu Ali Baba olması mümkündür. Halk rivayeti ve vakfiye Sivas’ta bir semte adınıverdiğini bildirmektedir.
Pertev N. Boratav’ın Ali İzzet’ten aldığı Ali Baba’ya ait şiir uydurmadır.

ADI HAYDAR

BİRÇOK şiirlerinde adının Haydar olduğunu kendisi söyler. Onun için biz burada birkaç örnek vermekle yetineceğiz.

PİR SULTAN’ım Haydar diye anıldı
Hep bir aradan manalar verildi
Cennet misalinde Ali’m göründü
Kandildeki yanan nuru bil nedir

Yemen’le manevi ilgisini gösteren bir nefesinde

PİR SULTAN’ım destim demanda
İsmim Koca Haydar, neslim Yemen’de
Garip başa bir hal gelse zamanda
Orda her kişinin dostu bulunmaz

Başka iki nefesinde

PİR SULTAN’IM Haydar, Ali’me ferman
Pirime sır oldu, dertlere dermen
Ben serimi verdim ol Şah’a kurban
Neylerim kurbanı, kesdim de geldim

PİR SULTAN’IM Haydar, Hakk’a gidersin
Delisin, ahmaksın, dalga güdersin
Denilmeyen nutku söyler nidersin
Kim var Hacı Bektaş Veli’den gayri


Yorum bırakın

Kategoriler